Bir Vizyon Olarak Yabancı Dil
İnsanın medeniyet yolculuğu merakını özgür bıraktığında başladı. Sadece avcı toplayıcı topluluklar olarak başlayan yolculuk keşfederek, keşfettiğini paylaşarak başka bir noktaya geldi.
Tabi önce bitkileri tanıdı, ayrı ayrı faydalarını öğrendi. Onlarla hastalıkları tedavi etmeyi, yemeklerde çeşni olarak kullanmayı ve değişik metotlarla üretmeyi deneyerek binlerce yıllık medeniyet yolculuğuna başladı. Bu dönem gıda üretiminin medeniyet üzerindeki etkisi çok büyüktür. Toprak savaşlarının temel amacı aslında tarımsal alanlara sahip olabilmektir. Yazı ve muhasebe ortaya çıktığında, tarihin ilk büyük imparatorlukları hüküm sürerken; halen değişim aracı olarak “tuz” kullanıyor olması gıda ve besin ihtiyacının karşılanması konusunun en güzel örneği olabilir.
İnsanoğlunun diğer türlerin arasından sıyrılarak dünyanın efendisi olmasının önemli bir sebebi de bulunduğu ortama uyma becerisidir. Günümüz teknolojisi ile gayet kolay gibi gözüken bu beceri bugün kazanılmadı. İnsanoğlu binlerce yıl önce de soğuk kutuplardan, ekvatora kadar her iklim ve coğrafyada yaşıyordu.
Her iklim, her coğrafya aynı zamanda farklı yaşam biçimleri farklı ihtiyaçlar demek. İhtiyaçların karşılanmasını kolaylaştıran en önemli araçlardan olan dil de doğal olarak her coğrafyada farklı bir yola girmiştir.
Sadece belli sayıda özel insanın ticaret yaptığı, devletler arasında güven ortamının, dolayısı ile de iletişimin de çok az olduğu binyıllar boyunca diğer dilleri bilmek pratikte bir önem taşımıyordu.
Sonra bir şey oldu. Çok büyük bir şey; insanoğlu makineleri kullanmaya başladı. Buhar denilen ve gemileri denizde, tren katarlarını karada iten güç aynı zamanda medeniyetin de itici gücü oldu.
Bu öylesine bir gelişimdir ki seyahatlerini binlerce yıl boyunca insan, hayvan ve rüzgar gücü ile yapabilen insanoğlu buharlı gemilerden uçağa 150 yıldan kısa bir sürede geçmiştir. Uçaktan uzay yolculuğun geçiş için ise 60 yıllık bir süre yeterli olmuştur.
Sadece seyahatler değil telgraf, radyo, televizyon ve tabii internetin gelişimiyle iletişim inanılmaz boyutlara çıkmıştır. Geçmişte ayrı kıtalarda, ayrı zaman dilimlerinde oldukları için birbirlerinin varlıklarından bile haberdar olmayan insanlar bugün hd görüntülü ekranlar karşısında birbirleriyle konuşuyor. Bilgi alışverişinde bulunuyor. Hatta ortaklıklar kurup yepyeni üretim olanakları yaratıyorlar.
Peki bu insanlar birbirleriyle nasıl anlaşıyor?
Bir Çinli ile Bir Türk hangi ortak dili kullanıyor?
Eğer tesadüfen biri diğerinin dilini öğrenmediyse çok büyük bir oranda iletişimi kolaylaştıran katalizör, İngilizce oluyor.
Tarihsel gerçeklikler ne olursa olsun, bugün dünyanın iletişim dilinin İngilizce olduğu su götürmez bir gerçeklik. İngilizce kursları ne iş yarar diye düşünürken bundan sonra bu cevabı da göz önünde bulundurmanızı dileriz.
Evet İngilizce artık bir yabancı dil değil, tüm dünyanın ortak ticaret ve iletişim dili olmuştur. Dolayısı ile genç nesiller yabancı dil dediğinde bahsedilen artık ticaret yapılacak, ürün veya hizmet paylaşılacak üçüncü bir ülkenin dilidir.
Türkiye’nin en köklü İngilizce kursu BritishEnglish bu bilinçle diğer dillerin eğitimi konusunda da öncü olma amacında. Dünya dilleri programıyla Almanca, Fransızca, İspanyolca, Rusça, Çince gibi dünyada kabul gören dillerin eğitimleri artık BritishEnglish ile çok kolay. Tüm bunların yanında coğrafyamızın iletişim aracı Adriyatikten, Çin Seddi’ne kadar hiç kimseye ihtiyaç duymadan iletişim kurmayı sağlayacak Türkçe programını da yabancılar için hazırladık.
Şimdi yazıyı bitirmeden felsefi bir soru soralım bakalım ne diyeceksiniz;
Yazımızın başında değişen coğrafya ve ihtiyaçların farklı dillerin doğmasında etkili olduğunu söylemiştik. Sizce; acaba giderek küçülen ve ihtiyaçların teminin için iletişimin coğrafya engeline takılmadığı dünyada diller zamanla birbirine benzeyerek süreçte aşağı yukarı tek dil haline gelebilir mi?