Okulun İlk Günü
Bugün bazı öğrenciler için okulun ilk günü Anaokulu ve Kreş eğitimi sonrası 1. sınıflar ilk okul gününe başladı. Anaokulları geçen hafta eğitim dönemine başlamıştı. Bazı çocuklarımız okulun ilk günü oldukça zorlu ve korkulu geçebiliyor. Okulun ilk günü yaşanan zorlukların başında okul fobisi olan çocuklarımız geliyor. Çocukların yaşadığı zorlukları ve okul fobisi konusunda Psikiyatri Uzmanı Dr. Mehtap Topuz açıklamalarda bulundu.
Psikiyatri Uzmanı Dr. Mehtap Topuz, bazı durumlarda çocuğun, annesi olmaksızın sınıfa girmeyebileceğini belirterek, “Sınıfa girmese de, çocuk okula götürülmeli ve bu dönemde çocuğa karşı daha kararlı davranabilen bir aile bireyi çocuğu okula götürme sorumluluğunu üstlenmelidir” dedi.
Edirne Sultan 1.Murat Devlet Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Mehtap Topuz, okul fobisi ile ilgili aydınlatıcı bilgiler verdi.
Okul korkusu (fobisi) okul çağındaki çocuklarda birdenbire okula gitmeye karşı beliren yoğun direnç durumu olduğunu hatırlatan, Psikiyatri Uzmanı Dr. Mehtap Topuz, “Bu durum hiç de nadir değildir. Çocuk anaokuluna gideceği zaman ya da daha büyük çocuk okul günü aniden başlayan sıkıntı hissi (anksiyete) içinde uyanır. Bulantı, kusma, iştahsızlık, baş ağrısı, karın ağrısı gibi çeşitli bedensel belirtileri vardır. Okul korkusu çoğunlukla sinirli bir öğretmen, sınavda başarısızlık korkusu, kabadayı bir arkadaştan korku gibi yüzeysel bir nedenle açıklanır. Bunlar bazen gerçekte doğrudur. Ancak hastalığı başlatan olay okulla ilgili değil, anneyle ilgilidir. Bu tür bir korku geliştiren çocuk annelerine çok bağımlıdırlar. Okul fobisi, genellikle karşılıklı bağımlı, normal dışı anne-çocuk ilişkisinin varlığından kaynaklanır. Bu korkunun kökeninde duygusal ilişki kurduğu kimselerin veya kendisinin başına bir şey gelmesinden ve böylece kendisi için çok önemli kişiden ayrılma korkusu vardır” dedi.
Edirne Sultan 1.Murat Devlet Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Mehtap Topuz, okul fobisi ile ilgili yaptığı açıklamada, şunları kaydetti:
“Çocuk için anneden ayrılabilecek her türlü olay, annenin hastalanması ve hastaneye yatması, kardeş doğumu nedeniyle annenin ilgisinin bölünmesi, boşanma sözü edilen bir ana-baba kavgası ortaya çıkarıcı etkenler olarak sayılabilir. Bazen anne ve baba çocuğa aşırı derecede düşkündür, kendileri de çocuktan ayrılmayı göze alamamışlardır. Bazen anne-babaların kendileri de güvensizdir, çocuğun başına kötü şeyler geleceğinden gereksiz yere korkmuş ve çocuğu hep önde tutmaya çalışmışlardır. Böylece çocuk kendisi de farkında olmadığı halde evden uzaklaşınca veya okulda iken annesine, babasına veya kendisine korkunç şeyler olabildiğinden korkmaktadır. Genellikle çalışkan, okuluna düşkün olarak bilinen çocuk, karın ağrısı, baş ağrısı, mide bulantısı gibi yakınmalarla evde kalmak ister, okula gitmesi için zorlandığında paniğe girer, ağlayarak, tepinerek tepki gösterir. Evde kalmasına izin verildiğinde, tüm yakınmaları kısa sürede ortadan kalkar. Ancak aynı tür tepkiler, okula gitmesi istendiğinde tekrarlar. Çocuğun evde kalış süresi uzadıkça, okula dönmesi zorlaşacağından, tepkisine rağmen çocuk okula götürülmelidir. Burada aile, okul ve hekim işbirliği önemlidir.”
Bazı durumlarda çocuğun annesi olmaksızın sınıfa giremeyebileceğini hatırlatan, Psikiyatri Uzmanı Dr. Mehtap Topuz, “Sınıfa girmese de, çocuk okula götürülmeli ve bu dönemde çocuğa karşı daha kararlı davranabilen bir aile bireyi çocuğu okula götürme sorumluluğunu üstlenmelidir. Bu arada çocuğun yoğun sıkıntısını ve paniğini yatıştırmada ilaçlardan yararlanılabilir. Bir yandan çocuk okula gitmeyi sürdürürken, bir yandan da aile içi ilişki ve iletişimde bozuk olan yanlar ve bu korkuya yol açan nedenler aile ile birlikte uzmandan yardım alınarak çözülmelidir” şeklinde konuştu.
Kaynak: Sözcü